ZAMANI BOŞA HARCAYAN İNSANLIK

Gazeteci ve televizyoncu Ali Erol Diker’den insanlık, vicdan ve merhamet üzerine fikirlerini anlattı.

ZAMANI BOŞA HARCAYAN İNSANLIK

Gazeteci ve televizyoncu Ali Erol Diker’den insanlık, vicdan ve merhamet üzerine fikirlerini anlattı. Diker’in yazısı;

“Neredesin "İNSANLIK VİCDAN VE MERHAMET" diye başlamak istiyorum sözlerime. Vay geçmişini bilmeyen ve her gün biraz daha uzaklaşan insanlık!

Mesela sevgi; içtenliğini ve samimiyetini bencilliğe bırakmadan önce, karşılıksız sevebilmeyi unuttuktan sonra mutluluktan yollarını ayırmaya başladı. Mesela saygı; ne zaman ki insanlar birbirlerinin düşüncelerine saygı erdemini kaldırdı, fikirlerini adapte etmeye yöneldi, mutlulukta insanlığa olan saygısını alıp gitti. Karıncalar gibi çalışkan olmaya başladı insanlık, çalışmak amaç, yaşamak araç haline geldi. Egoistlik ve bencillik düşüncesi ön plana yerleşti. Ama içerikleri kemirilmiş bir halde. Sabah, akşam bu rutinde kendi benliğinin yükünü sırtlandığını anlayamadan. Azim ve başarı, sevgi ve saygıdan dostluğunu çekerek. Mutluluk dev kavramlarda arandı. Küçük, minicik detaylarda gizlendiği göz ardı edildi veya fark edilmedi bile. Saatlerini TV başında, lüzumsuzca bilgisayar  başında geçirerek mutluluk cümlelerini kopyala yapıştır yaparak mutlu olduğunu düşünen bir nesil oluştu.

Doğayı ve yaşamın canlı dokunuşlarını ekranların ve pencerelerin alanına hapsetti. Vurdulu kırdılı Tv dizilerine esir düştü. Muhabbeti ve paylaşımı sanallaştırdı. Misafirlik ve ikramı hayatından çıkardı. Bir bardak çay eşliğinde, gözlerin içine bakılarak yapılan sohbetleri unuttu. Misafir geldi ise de odasına kapanarak arkadaş listesinde gezinerek insanlığını canlı tuttuğuna inandı. Beğeni ve takdiri bir tık ötede yaşamak varken kim uğraşacaktı samimiyeti kelimelere dökmeye. Paylaşmadıkça mutluluğu kendisinden parça parça uzaklara dağıttı. Hangi parçasını nerede bulacağını bilemedi. Büyüğe saygıyı unuttu. Küçüğe sevgiyi. Ne mazisine merak saldı, okudu, araştırdı ne de geleceğini tasarlayacak bir zeka bıraktı kendinde. Zaman nasıl olsa geçiyordu, uyuşturmaya devam beyin hücrelerini. Okumadı, eline kitap yerine cep telefonu almayı tercih etti. Kısa mesajlarla kendi tarihini yazmayı kendine reva gördü. İnsan olabilmeyi fotoğraflara bakınarak giderdiğini zannetti. Hayatının en güzel karelerini ziyan ettiğini fark etmedi. Kendi başarısına kendi alkış tuttu. Eleştirenlere verilecek çok afilli cümleleri de vardı. Aile kavramını yitirdi bu nesil. Kendi gibi şahsiyetlerden bol olduğu için arkadaş edinip, menfaat dairesinde dönen dostluklar kurup bu ilgi ve alakanın yarısını anlayış olarak ailesine yansıtamadı. Dışarıda ve ekrandaki sosyalliği ailesine yüksek sesle bağırış olarak aksetti. Bu nesille nasıl yaşanacak ve bu akıl nereye gidecek inanın bende bilmiyorum. Tarihine yabancı kaldı, özentilik damarlarına yerleşti.

Özgün olacağım diye özendikçe özendi. Şeklini şemalini pür dikkat özenle insanlaştıran bu sınıf, ruhunu, kalbini kendi sesiyle yankılaştıracak kadar boşalttı. Sevgiyi ve aşkı yanlış anladı, heveslerine kahraman yaptı. Edebiyatına uzak kaldı, edebini çoktan yitirdi. Şiir okusa idi belki aşkı tanıyacaktı ama popüler kültür şarkılarındaki nakaratlar kadar idi aşk onun dünyasında. Bildiği ne ise tekrarlayıp durdu. Sevgiyi de bu zihniyete kurban verdi. Mutluluğun gerçek kaynaklarından çok uzakta kendi dünyasının kahramanı oldu. Sözlerindeki özü yitirdi. Özündeki ise yapaylık ve sıradanlık oldu. Saygı, sevgi ve hoşgörüden uzaklaşan bu zihniyet! Şimdi Mutlu musun?”.

Admin

YORUM EKLE
YORUMLAR
Dilek bagcı
Dilek bagcı - 3 yıl Önce

Agzına sağlık gerçekten yüregine sağlık gönlümüzden geçenleri kaleme almışsın

SIRADAKİ HABER
google.com, pub-5691823233856454, DIRECT, f08c47fec0942fa0