Dört gözle beklene dev zirve başladı: Kültürün tohumları İzmir’de atılacak

İzmir’in 2019 yılında düzenlenen yarışmada Rusya’nın Kazan ve Meksika’nın Merida kentlerini geride bırakarak ev sahipliği yapmaya hak kazandığı Dünya Belediyeler Birliği (UCLG) Kültür Zirvesi bugün start verdi.

Dört gözle beklene dev zirve başladı: Kültürün tohumları İzmir’de atılacak

 İzmir’in tarihinde en önemli etkinliklerden biri olan ve İzmir’i dünya sahnesinde daha da görünür kılması planlanan Dünya Belediyeler Birliği(UCLG) Kültür Zirvesi bugün başladı. İzmir’in Rusya’nın Kazan ve Meksika’nın Merida kentlerini geride bırakarak ev sahipliği yapmaya hak kazandığı Dünya Belediyeler Birliği (UCLG) Kültür Zirvesi açılış konuşmaları, Kültürpark 4 No’lu holde gerçekleştirildi.

“Kültür: Geleceğimizi Kurarken” temasıyla düzenlenen ve 65 ülkeden kültür üreticileri buluşacak zirve kapsamında, 346’sı çevrim içi olmak üzere toplam 864 konuşmacı ve katılımcının yer alacak olan zirvenin açılışına ev sahibi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’ın yanı sıra UCLG Genel Sekreteri ve oturum başkanı Emilia Saiz, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu katıldı.


“KÜLTÜR KONUSUNDA BİR ARAYA GELMEMİZ GEREKİYOR”
Oturumun açılış konuşmasını yapan Dünya Belediyeler Birliği Genel Sekreteri (UCLG) Emilia Saiz, Değişikliğin fakrına vararak bunu rotaya koymasını istiyoruz. Tabii ki kültür de bizim için önemli saç ayaklarından biri. Bizim kültür konusunda da bir araya gelmesi gerekiyor. Bizde BM'nin ortak gündemine fayda sağlamamız gerekiyor.  Bütün yerel ekiplerin değerleri ile birlikte sürdürülebilir kalkınma hedeflerini takip etmemiz gerekiyor. Şu an açılış oturumumuz ile devam edeceğiz. Bu noktada bir belediye başkanı Tunç Soyer ile devam  edeceğiz ve kendisi de bize destek verecek. Kültürü UCL kalbinde  eşitlik konusunda bize sunum yapacak. Tunç Soye'e bizi bu güzel şehrinizde ağırladığınız için teşekkür ediyoruz” diye konuştu.

“BİR KİŞİYSEK YALNIZIZ, ÇOK KİŞİYSEK TAMAMLANMIŞ OLUYORUZ”
Konuşmasında kültürün hayatın dalları ve bütünleştiriciliği üzerindeki etkisine vurgu yapan Başkan Soyer, “Bu ayrıcalığa sahip olduğum ve kendi şehrimde sizleri ağırladığım in kendimi çok mutlu hissediyorum. Özellikle pandemi koşullarında dünya karar alıcıları, önde gelen lider ve uzmanların belirlenmiş temalar etrafında birlikte fikir alışverişinde bulanacaklar. Kültür geleceğimizi inşa edecek olgudur.  Tabii ki Anadolu’dan bahsediyorum kültür dediğimizde. Bunu Anadolu medeniyetlerinde görüyoruz. Maskülen medeniyetlerin karşısında Anadolu bir kültür ortaya koyuyor. Biz bir aradayız. Bir kişiysek yalnızız, çok kişiysek tamamlanmış oluyoruz. Dolayısıyla kültür bizi bir araya getiren şey. Aynı zamanda bir ağacın köklerini ve dallarını bir arada tutan şeydir kültür. Kültür, siyaset, spor, sanat… Bunların hepsinde mevcuttur. Kültür, hayatın yapı taşıdır. Hayatın bir bütün olması gerekir. Bu şekilde baktığımızda bireysel yapıları ortaya koymalıdır. Hayatın bütün açıları kültürün omuzlarında yükselir. Kültür sadece sanatla kısıtlamak hayattaki her şeyin gelişmesine önüne geçmek demektir. Kültürden eksik ilerleme egoistlik ve maskülen bir zihni beslemektedir. Kültür olmaksızın bilimi siyasetten ve diğer dalları bir birinden ayırt edemeyiz. Kültür olmaksızın bilim olmaz. Burada anatomik bir yapı ortaya konulur. Kültürsüz ekonomi olmaz. Eğer olursa açlık ve yoksulluk olacaktır. Kültürsüz siyaset olamaz. Olursa yıkım ve savaş meydana gelecektir. Kültür olmazsa iklim krizi olacaktır. Afetler, taşkınlar olacaktır. Bu nedenle biz kendimize farklı bir kültürü tanımlamadan ortaya koyamayacağız. Biz burada hayata bakıyoruz. Şunun farkındayım ki İzmir'deki  bu tarihi zirve doğru bir zamanda meydana geliyor ve insanlık için doğru bir bağlam ortaya koyuyor. Bu zirvede dünya belediyeleri kolektif bir akıl oraya konulacak. Biz burada önemli bir etkinlik yaptığımızın farkındayız” dedi.

“KAPİTALİZM KÜLTÜRÜN YERİNİ TUTAMAZ”
İzmir’in tarihi ve kültürel zenginliğine vurgu yapan Başkan Soyer, çok yönlü kültürün tohumlarının atılması gerektiğini belirtirken yapılmaması durumunda dünyanın birçok felaketle karşı karşıya kalacağına dikkat çekti ve “İzmir’de 4,5 milyon kişi yaşamaktadır ve 8 bin 500 yıllık bir geçmişe sahiptir. İzmir, ticaret yolarının üzerindedir. Böylesi çok değerli bir etkinlik, burada büyük bir kültürel kümülasyonu ortaya koymuştur. Dünyanın ilk şehirleri İzmir’de kurulmuştur. Aynı zamanda atarımın temelleri, tablo, mimari, sanat, paranın ortaya çıkarılması, ticaret… Bunların hepsi bu muhteşem yarım adada karşımıza çıkmaktadır. Binerce yıldır bu kültür, bir tohum gibi ilerlemiştir ve kabuğunu aşıp tüm Akdeniz’e ilerlemiştir. Bu kültürün ortaya konulması, kendine Akdeniz’de yer bulmaktadır. Kendini dünyada var etmiştir. Demokrasi buralardan çıkmıştır. Denizle birlikte etrafına hayat vermektedir. Biz masallarımızın başında ‘ben annemin beşiğinde sallanırken’ diyoruz. Bu, İzmir ve Akdeniz arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. İzmir daha büyük Akdeniz'i beslemiştir. Yüzyıllardır kültür akışı bu mavi kıtada meydana gelmişti. Akdeniz ve İzmir birbirine hayat vermiştir. Aynı zamanda bu kültür, sınırlarını aşmıştır. Bu nedenle özellikle İzmir'deki kültür zirvesi çok önemli bir durumdadır. Türkçede her şey rüku eder diye bir kelime vardır. Bununla birlikte şunu söyleyebilirim: Bu toplantıda kültürün tohumlarını İzmir’de atalım ve dünyaya sergileyelim istiyoruz. Eğer bunu yapmazsak çok zaman kaybedeceğiz. Kapitalizm kültürün yerini tutamaz. Eğer yapmazsak birçok sorunla karşı karşıya kalırız. Yoksulluk açık, pandemi gibi, biyoçeşitlilik azalması gibi çeşit azalması ile karşı karşıya kalırız. Bu nedenle kültürden yenin bir katman olarak bahsetmeliyiz. Doğamız ile uyum, geçmişim ile uyum, birbirimiz ile uyum ve değişim ile olan uyum. İnsanlık uzun zamandır her zaman kendi aklının evrenin aklından büyük olduğunu düşünmüştür. Bu bir aydınlanma çağıdır. Bu bizi diğer türlerden ayrı tutmuştur. Bu bir devrim aslında, bizi diğer türlerden farklı kullanmıştır. insanların yani sanatın ortaya çıkarılması tabii ki bütün evren üzerinde kendi yapılarını ortaya koymuştur ve buradaki baktığınızda her 10 dakika da bir bir tür kaybolmaktadır. Bu nedenle bu dolaşımsal kültür programı son derece önemli ve bizim doğa olmaksızın uyumumuzu sağlayamayacağımızı söylemektedir. Biz geçmişimizle ve geleceğimizle uyumu olmayı ortaya koyuyoruz. Bu nedenle geçmişimizle uyum çok önemli” diye konuştu.

“ZİRVEMİZİN ÇIKTISI DA EVRENİMİZİ ŞEKİLLENDİRECEKTİR”
Kültürün değişkenliğine de vurgu yapan Başkan Soyer, zirveden çıkacak manifestonun dünya gündeminde olacağını belirtti ve şunları söyledi; “Burada birbirimizle uyum da demokrasinin sac ayağıdır. Buna bakacak olursak dünyanın ihtiyacı olan üçüncü saç ayağı başlangıç ayağı olmalıdır. Bu da birbirimiz ile uyumdur. Demokrasi her alanda karşımıza çıkmalıdır. insan haklarının önemini ortaya koymalıyız. Heraklatos 'Burada hayatta tek değişmeyen şey değişimin kendisidir' demiştir. Bu kültürün DNA'sında da vardır. Değişim ile olan uyuma baktığımızda dolaşım kültünün önemli bir yapıtaşıdır. Kültür devrimi burada genç jenerasyonların yaratıcılığı bırakmaktadır. Burada yeni bir kavram ortaya koymaktayız. Cittaslow haline getirmektedir. Bilimi hayallerimiz ve sanatı bir araya getirerek hayatı bir arya koymaktadır. Bu modelde yerel ve evrensel değerler birbiri ile buluşmaktadır. Akdeniz'in öne çıkan cephesine hoş geldiniz. Böyle bir etkinliği İzmir'de geçekleştirdiğimiz için çok mutluyum. Bizim de zirvemizin çıktısı da aynı zamanda evrenimizi şekillendirecektir”

“KENTLERİN REKABET AĞINI YARATICI SEKTÖRLER BELİRLİYOR”

Zirvede konuşan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu ise kentlerin çağın gereğine göre düzenlenmesinde kültürün önemine vurgu yaptı ve “Aslında İzmir’in kurtuluşu aynı zamanda abu toprakların özgürlüğüne ve bağımsızlığı için emperyalistlere verdikleri bir mücadeleydi .Anadolu’da ortaya konulan bağımsızlık mücadelesi, demokrasinin ve özgürlüğün bu topraklarda var oluşunun yıl dönümüdür. Ben özgür İzmir’in bu gününün kutlu olmasını diliyorum. Aynı zamanda İzmir’in özgürlüğünü kutlaması birçok coğrafyada halkların umutlarının yeşerdiği bir gündür. 9 Eylül bizim için bunları ifade eder. Özellikle bir savaştan sonra Yunanistan Bakanı’nın 1934 yılında Nobel Barış ödülüne Mustafa Kemal Atatürk’ü aday göstermesi Yurtta barış ve dünyada barış benzetmesine en güzel örnektir. İzmir’in kurtuluşu kutlu olsun. Günümüzde dünyanın belki de nüfusunu yarısından fazlasının kendilerinde yaşadığını hepimiz biliyoruz. Bu aynı zamanda büyük bir değişim demektir. Bunu yeni kentsel günlerinin sunduğu yerelden başlayan çözüm stratejilerini bütün dünyada anıyoruz. İklim müzakerelerinin yereldeki eylemlerini daha net bir şekilde içermesi, yerelden başlayan büyük bir değişim. Bu değişim, şehirlerimizi çağın gerekliliklerine uygun şekilde planlama vaktinin geldiğini gösteriyor. Kentlerin rekabet ağını yaratıcı sektörler belirliyor. Biz 2 yıl önce söz verdiğimiz bazı şeyler vardı. Adil, yeşil ve yaratıcı olması İstanbul’u hedefi olacaktır demiştim. Bu yolda en çok beslendiğimiz özelliği İstanbul’un tarihi ve kültürel çeşitliliği. Karşı karşıya kaldığımız sorunlar için kültürün iyileştirici ve birleştirici gücünü ön planda tutuyoruz. Aylarca süren kapanmanın ayrıştırılacağına karşı kültürün birleştiriciliğin sokaklarda meydanlarda gösterdik. Kültür ve sanat zor zamanlarda sarılmamız gereken belki de en önemli araç" İstanbul’un ekosistemine yakışır bir tavır sergilemek bizim en önemli görevimiz” dedi.

“KÜLTÜR ÇAPRAZ VE KESİŞEN BİR MESELEDİR”

Konuşmasına 9 Eylül İzmir’in kurtuluşunu kutlayarak başlayan Bakan Ersoy, “İnsanlığın geleceğini şekillendirerek bir konu olan sürdürülebilir kalkınmamanın ve kültür olgusunun bu bağlamdaki değer ve önemini daha iyi anlaşılabileceğini yürekten inanıyorum. Katılımcılar bir konuyu bilmek ile o konuda eyleme geçmek çok farklı şeylerdir. Birleşmiş Milletlere bağlı ola ekonomik ve sosyal konseyin 2020’de gerçekleştiğini bir çalışmanın metninde bir türün sürdürülebilir kalkınmayı yönlendireceği ve destekleyici olarak iki koldan desteklendiği dikkate alınmalıdır deniyor. Yine kültürün toplum genelinde sosyal ekonomik ve çevresel etkilerle birlikte kalkınma biçimde ciddi bir göç olabileceği burada vurgulanıyor. Bunu da ekliyorlar. Kültür mirası kültüre ve yaratıcı endüstrilerin sürdürülebilir kültürel turizm ve kültürel alt yağı gelişmekte ola ülkelerde gelir yaratmada stratejik bir araç olarak hizmet verebilir. Kültürün sürdürülebilir kalkınma noktasındaki önemini biraz daha açmak istiyorum. Ekonomiyi değindik, sosyal kalkınmayı biraz da ele alalın. Deniyor ki sürdürülebilir gelişimi destekleyen kültür insan halkları temelli bir yaklaşımda kültürel çeşitliliğe saygıyı sağlayabilir. Kültürel arası diyalogu kolaylaştırabilir. Çatışmayı önleyebilir. Kulağa bugün insanlığı yüzleştiği sorunlara açık ve net bir çözüm gibi geliyor. Sizlerin de bu düşüncede olduğunuza inanıyorum. Son olarak şu ifadeyi de paylaşmak istiyorum: Kültür çapraz ve kesişen bir meseledir. Bu nedenle kalkınmanın tüm boyutlarını etkiler. Kültürün sürdürülebilir kalkınmadaki rolüne dikkat etmek gerekir. Süreçte de gereken özeni göstermek gerekir. 2012’nin üzeriden 9 yıl geçmiş. O halde devletlerin Uluslarılar kurumların teşkilatın bu gerçekler ışığında neler yaptıklarını ve çalışmaların yeterliliğini sorgulanması gerekiyor. Eylül 2015’te 193 ülkenin imzasıyla kabule dilen sürdürülebilir kalkınma için 2030 yılı gündemi bir anlam taşıyorsa, orada belirlenen 17 tan sürdürülebilir kalınma amacına dair samimi bir yaklaşım ve ulaşmak yılında kararlı bir duruş varsa buna da zorunluyuz. Sürdürülebilir kalkınmanın tanımına gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama becerilerinden ödün vermeden bugünün ihtiyaçlarını karşılayan kalkınma olarak da tanımlanabilir. Bu tanımı açarken 3 temel faktör olarak; Çevre koruma, ekonomik büyüme ve sosyal kalkınma başlıkları ortaya konulmuştur. Baktığımızda bu 3 esas ayakta organik bir bağı olan kültürün 4 faktör kimliği içinde hak ettiği özeni görmesi ciddiyetle ve stratejik planlama içerisinde değerlendirmek gerekir" dedi.

“GİDİŞAT PEK İYİ DEĞİL”

Bakan Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü; "Kültür bir milletin tüm varlığını kapsar. Maddi ve manevi bütün değerler, ürünler, unsurlar bunun içindedir. Böylesi geniş bir kapsamı göz ardı ederek sosyal kalkınmanın sağlanması mümkün değildir. Kültür toplumsal gelişim ile birebir ilişkilidir toplumsal değişim kültürün gelişimini sağladığı gibi kültürel yaklaşımlar etkinlikle ve ürünleri toplumun değişimini tetikler. Toplumsal kurumların kurulmasını ve biçimlenmesini sağlar. Sosyal kalkınmanın çarkları olan ekonomik toplumsal siyasal yapılarda bundan bağımsız değiller. Aksine direkt bir bağlılık söz konusu. Çevrenin korunması ise çok başlıklı çok detaylı bir konu. Biz Türkiye turizm stratejisi 2023 ve eylem planında Türkiye’nin doğa kültürü, doğal ve tarihi değerlendiren konum kullanma dengesi içinde faydalanması gerektiğine amaç ve kararlılığımızı vurguladık. Ekoturizm, kırsal turizm ve agroturizm konularında kamu özel ve sivil toplum ulusların bilgilendirilemesini ve turizmin yoğunlaştığı ortaya çıkan alt yapı ve çevre sorunlarının; yerel yönetimler ve özel sektörün katkılarıyla çözümlendirilmesini hedefledik. Turizmi çevreden çevreyle kültürü bağımsız düşünemezsiniz. Şu da bir gerçektir ki; çevrenin korunması devletlerin kurumların çabasıyla sağlanacak bir konu değildir. Küresel ölçekte karasal ekosistemleri okyanusları denizleri ve deniz kaynaklarını korumak biyolojik çeşitlilik kaybını engellemek iklim değişikliği ile mücadele etmek gibi başlıkların altında hepimiz eziliyoruz. Gerçek kişilerin eylemlerini tüzel kişileri ancak bir yere kadar kontrol edebilir ve zararı telafi edebilir. Hepimiz tecrübe ediyoruz ki gidişat da pek iyi değil. Bu gidişat tersine çevirmek insanı değiştirmekle mümkün olabiliyor. Çevreyi korumak bir bilinçtir. Toplumsal bilinç kültürleme kavramı ile ifade edilen bireyi yetiştirme ve eğitme kişilik gelişime yön verme sayesinde kazandırılır. Siz bireyi  toplumsal kültüre kazandırırsanız, kültür o değeri gelecek nesillere öğretmeye devam eder. 

TÜRKİYE’NİN AYNI DÖNEMDEKİ İHRACATI ÜZERİNDE BİR BÜYÜME GÖSTERMİŞTİR

Son olarak ekonomik büyüme faktörü var. Geleceğimiz kurarken filiz üzerimden kültü parantezini de açıyoruz devletlerin ayrı ve birlikte atacağı adımların merkezinde kültür endüstrilerinin yer alması doğa bir sonuç olacaktır. Zira söz konusu değişikliklerin ekonomik ölçekte geldikleri seviye ülke ekonomileri için ciddi bir pay teşkil ediyor. Kısa bir Türkiye vereceğim. Özellikle bunu da ifade etmişti. Biz dünyanın durma noktasında geldiği son 2 yıllık dönemin öncesinde 2009-2018 arasını kapsayan 10 yıllık süreçte kültür endüstrilerin Türkiye ekonomisine katkısını mercek altına alan bir çalışma yaptık. Sonuçta söz konusu sektörlerin gücü ve önemini ciddi bir şekilde gözler önüne serdik. Ülkenizde kültür endüstrilerinin yarattığı ciro yüzde 100’ün üzerinde bir reel artış göstermiştir. Bu alandaki istihdam ise yüzde 4.82oranıdna artmıştır. Türkiye’de kütür endüstrilerinin yurt için hasılatı insan sağlı ve sosyal hizmet faaliyetleri mesleki bilimsel ve teknik faaliyetler ile madencilik idari ve destek hizmet faaliyetlerine sunduğu katkının  üzerindedir. Telif haklarına dayalı endüstrilerini toplam ihracatı bir önceki çalışma verilerine göre yaklaşık 9,3 milyar dolar iken 2018 yılında bu rakam 12 milyar dolar seviyesine yükselmişti. Bu yüzde 29,4 oranında artarak karlılık geliyor toplam ihracatı yüzde 24,47 oranında artmıştır. Buna göre 2009-2018 arası 10 yıllık verilerle birlikte telif haklarına dayalı endüstrilerin ihracatı Türkiye’nin aynı dönemdeki ihracatı üzerinde bir büyüme göstermiştir. Telif haklarına dayalı endüstrilerin ihracatının Türkiye’deki toplam ihracatı içindeki payı da 2011’de yüzde 6,82 iken; 2018’de yüzde 7,14’e yükselmiştir.”

Admin

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER
google.com, pub-5691823233856454, DIRECT, f08c47fec0942fa0