Bahçeli, Tunç Soyer'i hedef aldı: Sultan Vahdettin kusurlu olsa da...

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kayseri’de düzenlediği mitingde, “Sultan Vahdettin’in eksiği, gediği, kusuru olsa da asla hain değildir. Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Mücadele yolunu açan; kimliksiz, kişiliksiz, edepsiz İzmir Belediye Başkanı’nın küstahça sövdüğü Osmanlı İmparatorluğu Padişahı’ndan başkası değildir” dedi.

Bahçeli, Tunç Soyer'i hedef aldı: Sultan Vahdettin kusurlu olsa da...

Devlet Bahçeli, bugün Kayseri’de düzenlediği "2023’e Doğru: Aday Belli, Karar Net" temalı mitingde yurttaşlara seslendi. Bahçeli, özetle şunları söyledi:

“TÜRKİYE, GEÇMİŞİNDEN KAÇAN, KENDİNE GÜVENİ OLMAYAN, GELECEK ÜMİDİ KARARMIŞ ÜLKE DURUMUNA DÜŞÜRÜLMEK İSTENMEKTEDİR”

“Türkiye üzerinde melanet kurgusu olanların, Kayseri’nin ihtişamına bakarak kendi hisselerine düşen gerekli dersleri çıkarmalarını tavsiye ediyorum. Buradan yükselen ses, Türkiye’nin milli onurunu, milli haysiyetini kıyamete kadar koruma ve kollama iradesinin bir meydan okumasıdır. Türkiye, geçmişinden kaçan, kendine güveni olmayan, gelecek ümidi kararmış ülke durumuna düşürülmek istenmektedir. Bunun adı da zillettir.

Türkiye, içeride ihanet, dışarıda husumet sarmalındadır. Sevr’de aklı kalmış, Lozan’da hevesleri budanmış küresel cinayet şebekesinin, yeni taktiklerle, devşirdikleri tanıdık işbirlikçiler eliyle adım adım, yavaş yavaş, kademe kademe ruhumuzu teslim almalarına yönelik sinsi bir tertip devrededir.

Bin yıllık vatan toprağımız üzerinde, asırların kardeşlik bağlarını çözmeye yönelik makus ve menfur bir senaryo devamlı canlı tutulmaktadır. Bu yüzden tarihimizi yargılıyorlar. Milletimizi sorguluyorlar. Milli birlik ve dayanışma azmimizi kurcalıyorlar. Bunları yaparken demokrasiyi istismar ediyorlar; hak, hukuk, adalet ve özgürlük kavramlarının içini boşaltıyorlar. Öncelikle bir tavır geliştirmemiz, bir duruş göstermemiz, bir irade beyan etmemiz, geldiğimiz bu aşamada şarttır. Önemle altını çiziyorum ki tüm gözler üzerimizdedir. Uyanık mıyız, uyuyor muyuz, bunu yokluyorlar? Durgun muyuz, duyarlı mıyız, bunu kolluyorlar? Aciz miyiz, atılgan mıyız, bunu inceliyorlar. Yılgın mıyız, bıçkın mıyız, bunu irdeliyorlar.

“SAYIN ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ’NİN İKİNCİ DÖNEMİNDE DE CUMHURBAŞKANI OLMALIDIR”

‘Geliyor gelmekte olan’ masalını anlatan münafık muhterislere sesleniyorum; nereye geliyorsunuz, nasıl geliyorsunuz, kiminle gelmeyi düşlüyorsunuz? Biz, bir yere gitmiyoruz, gitmeyi aklımızdan geçirmiyoruz, hatta ‘geleceğiniz varsa göreceğiniz de var’ diyoruz. ‘Buğdayımız var’ demesinler ambara girmeyince, ‘geliyorum’ demesinler Kayseri’yi görmeyince. Uyarayım; davetsiz gelen, döşeksiz oturmaya mahkumdur. Gelmekten gelmeye fark vardır. Kahramanlar gelir, Ankara Dikmen sırtlarında Seymenler tarafından karşılanır; zalimler gelir, Afyonkarahisar’dan İzmir’e kadar kovalanır.

Bu sözlerim zillet ittifakına birkaç beden büyük geliyorsa ziyanı yok, 2023 ve müteakip yıllarda da onları baştan ayağa giydirmesini çok iyi biliriz. Şu gaflete bakınız ki MHP’ye kefen biçiyorlardı. Şu kifayetsizliğe bakınız ki anket şirketlerini, kiralık gazetecileri, sözde aydınları parayla yemleyip kara kampanya düzeneği kuruyorlardı. Utanmadan yalan rüzgarı estiriyorlardı, yüzleri kızarmadan yıkım planı yapıyorlardı, taviz ve teslimiyet döngüsüne hapsolarak yozlaşma akıntısında kürek çekiyorlardı.

Bizim yerimiz, dolandırıcıların anketleri değil, kalemi satılmış gazetecilerin küf tutmuş köşeleri değil, Türk milletinin şaşmaz, sarsılmaz, asla tartışılmaz hükmü şahsiyetindedir; ancak hamiyet sahipleri bu hakikatin idrakine varabilecektir. Cumhuriyet’in yüzüncü yıl dönümü olan 2023’te hem Cumhurbaşkanı seçeceğiz hem de 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’ni yapacağız.

Onlar, varsın aday falı açsınlar, ‘o mu olsun, bu mu olsun’ diye masaları aşındırsınlar. Adayımızdan da kararımızdan da geri dönersek gök girsin, kızıl çıksın. 2023 yılında cumhurbaşkanı adayımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ikinci döneminde de Cumhurbaşkanı olmalıdır. Arzumuz budur, arayışımız budur, amacımız budur; mücadelemiz, bu hedefe ulaşmak maksadıyla icra ve ifa edilmektedir.

TUNÇ SOYER'İ HEDEF ALDI

“SULTAN VAHDETTİN’İN EKSİĞİ, GEDİĞİ, KUSURU OLSA DA ASLA HAİN DEĞİLDİR”

Son günlerde tarihimizi tartışmaya açma girişimleri, ecdadımız üzerinde kuşku uyandırma densizlikleri vahim bir insafsızlık, vandal bir ilkesizlik düzeyine ulaşmıştır. Dünyanın hiçbir yerinde, atasına ve milli anılarına ülkemizdeki bir güruh kadar yaralayıcı, hakaretamiz ve yıkıcı konuşan yoktur. Dünyanın hiçbir yerinde, milli kimliğe ve tarihi köklere bu denli saldırgan, bu denli tahammülsüz hain ve haşarat yığını görülmemiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son padişahı Sultan Vahdettin hain miydi, değil miydi? Revaçtaki münakaşa budur.

Tarihte gerçekte ne olup bittiğinin araştırması, analizi ve açıklaması, tarihçilerimizin işidir. Bize düşen, buna saygı duymaktır. Ancak biz, tarihimizi ve ecdadımızı ideolojik gayelerle suçlama yarışına giren köksüzlere müsaade etmeyiz, hepsinin birden alnını santim santim karışlarız. Milli Mücadele’yi zaferle buluşturan, Cumhuriyet’i cumhurla kucaklaştıran kahramanlar kuşağı hep birden, Osmanlı İmparatorluğu’nun ya bir paşası, ya bir düşünürü, ya da inanmış bir devlet görevlisidir. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’nun başkaca bir seçenek kalmadığından uzun bir süredir hazırlığı yapılan, senaryosu üzerinde çalışılan stratejik bir hamlesiyle, operasyonel bir tercihiyle, her ihtimali hesaplanmış basiretli bir tecellisiyle vücut bulmuştur.

Yine üzerinde ısrarla durmak isterim ki Oğuz neslinden, Kayı’sından Kınık’ından, 24 boyunun tamamından hain çıkmaz, çıkmamıştır. Türk hakanları arasında hıyanete teşne tek bir isim gösterilemez. Sultan Vahdettin’in eksiği, gediği, kusuru olsa da asla hain değildir. Ve Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Mücadele yolunu açan; kimliksiz, kişiliksiz, edepsiz İzmir Belediye Başkanı’nın küstahça sövdüğü Osmanlı İmparatorluğu Padişahı’ndan başkası değildir. Oğlan babadan görür at oynatmasını, kız anadan görür sofra donatmasını. İzmir’in meşrebi ve mensubiyeti ağır yaralı belediye başkanı, ne öğrenmişse zalim babasından öğrenmiştir. Bugünkü CHP zihniyeti, Kuvayı Milliye iradesiyle geceyle gündüz gibi farklıdır. Kimi dikenini gülünden seçer, herkes ettiğinin mahsulünü bir gün mutlaka biçer. Kılıçdaroğlu, tarih bilmez, ecdat bilmez, millet bilmez, erdem bilmez, edep bilmez; bildiği tek şey yalandır, iftiradır, izansızlıktır.

CHP, İP, HDP, SP, Gelecek ve DEVA’nın yanında TİP, TKP, Emek Partisi, Emekçi Hareket Partisi, Sosyalist Meclisler Federasyonu, Toplumsal Özgürlükler Partisi de zilletin göbeğindedir. Açık veya örtülü olsa da bunların cümle kapısı birbirine açılmaktadır. Kılıçdaroğlu, bu zillet koalisyonunun cumhurbaşkanı adayı olmak için çırpınmaktadır. Gelişmeler can sıkıcı olunca CHP yönetimi, mayasız masa ittifakını tehdit noktasına gelmiştir. Kılıçdaroğlu eğer aday olmazsa ‘Alevi olduğu için reddedildi algısı’ yerleşirmiş. Bunu toplum ve demokrasi hazmedemezmiş. Üstelik Altılı Masa da dağılırmış. Masa dağılacağı kadar zaten dağıldı, ancak CHP yönetiminin diğer uçuk kaçık ve karanlık söylemlerinin ahlaki ve makul hiçbir yanının bulunmadığı da ortadadır. İP’in başkanına Kılıçdaroğlu’nun adaylığı sorulunca ‘Bu seçimi tehlikeye atamayız’ cevabını vermesi, kurnaz ve kumpasçı bir üsluptur, aynı zamanda baştan ayağa ikircikli ve iki yüzlü bir anlayışın dışavurumudur. İP, altı oku bağlamış, terörist Demirtaş ‘Kılıçdaroğlu’na farklı toplumsal kesimlerin önemli bir desteği var’ sözleriyle İP’in bağını cezaevinden çözmeye kalkışmış, fakat zillet cephesinde sular bir türlü durulmamış, fırtına dinmemiştir.

“GELİRİZ GELMESİNE AMA GÜNDÜZÜNÜZÜ GECE GİBİ ÖRTMEYE, TACİZLERİNİZİN BEDELİNİ MİSLİYLE ÖDETMEYE SEVE SEVE, KOŞA KOŞA, KANIMIZLA, CANIMIZLA GELİRİZ”

Gönlümüzde, Türk-İslam coğrafyalarının, soydaşlarımızın, din kardeşlerimizin huzura, güvenliğe, istikrara, refaha ve barışa vasıl olması yatmaktadır. Buradan ikazla ifade ediyorum; Karabağ’da provokasyon üstüne provokasyon yapan, kardeşlerimizin kanını döken caniler, Türk’ün azameti karşısında tutunamaz. Kriz imalatçısı, küresel provokatör ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi’nin Tayvan’dan sonra Erivan’a seyahat planı, kimlerin birlikte yürüdüğünün delili, zamanlama itibariyle sorunlu ve sorumsuz bir ziyarettir. Bir yanda Ermeni çeteleri, diğer yanda Yunan kepazeliği; bir yanda güney sınırlarımız boyunca tahriklerini sürdüren terör örgütleri, diğer yanda küresel baskılar... Geliriz gelmesine ama gündüzünüzü gece gibi örtmeye, tacizlerinizin bedelini misliyle ödetmeye seve seve, koşa koşa, kanımızla, canımızla geliriz. Geldiğimizde Miçotakis’i korumaya ne efendilerinin ne de güvendiği işbirlikçi çevrelerin gücü de yetmez.

Yarın idrak edeceğimiz Gaziler Günü dolayısıyla bütün gazilerimize sağlıklı ve uzun bir ömür diliyor, terörle mücadele sırasında yaralanıp da gazi sayılmayan kardeşlerimizin hak mücadelesinde yanlarında olduğumuzu bir kez daha dile getiriyorum. Yükümüz ağır olsa da ülkümüz, ilkemiz, inancımız ve irademiz her zorluğu aşmaya muktedirdir.”

ERDOĞAN DA HEDEF ALMIŞTI

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da Ankara’da yurt açılış törenin de konuşma yapmış ve Tunç Soyer’i hedef almıştı. Erdoğan, şu ifadeleri kullanmıştı;

İzmir'de belediye başkanı çıkıyor Osmanlı'ya hakaret ediyor. Be haddini bilmez, be hadsiz. İzmir'i sen sel afetlerinden kurtaramıyorsun. İzmir'i pislikten, lağım sularından kurtaramıyorsun. İzmir'i körfezi pis kokulardan kurtaramıyorsun. Acaba diktiğin ne var? Dikili taşın ne onu söyle.Sen Osmanlı'ya hakaret edebilecek hadde ne zaman ulaştın? Be hadsiz, bunun babası da aynıydı, kendisi de aynı. Ama bu millet bu gençlik inanıyorum ki ilk seçimde bunlara haddini bildirecek.Kendi evlatlarını Paris'e Londra'ya, Brüksel'e Washington'a gönderip en iyi eğitim kurumlarında okutup lüks ve şatafat içinde yaşattılar; Anadolu ve Trakya'nın pırlanta gibi çocuklarını ise fakirliğe, cahilliğe hatta göz göre göre ölüme ittiler. Biz bu oyunu bozduk.

TUNÇ SOYER NE DEMİŞTİ?

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 9 Eylül İzmir’in kurtuluşunun yüzüncü yılı kutlamalarında yaptığı konuşmada, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerine atıfta bulunarak, “Yüz yıl önceydi. Bu toprakları yönetenler, gaflet, delalet hatta hıyanet içindeydi. Gençleri, kadınları, çocukları, geleceği hiç düşünmediler. Sadece ve sadece saraylarındaki saltanatı korumak için bütün bir milleti ateşe attılar. İnsanlık onurumuzu, bağımsızlık tutkumuzu ayaklar altına aldılar, teslim oldular. Bir sabah emperyalist ülkelerin askerleri, kirli çizmeleri ve kirli emelleriyle körfezin sularını ve güzelim şehrimizi işgal etti” demişti.

Admin

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER
google.com, pub-5691823233856454, DIRECT, f08c47fec0942fa0