’Hayatım Roman’ dedi ve hayatını yazdı

Van’ın Bahçesaray ilçesinde yetim ve öksüz olarak büyüyen ve kendi yaşadıklarını kitaplaştıran ‘Benim İçim üzülme’ romanının Yazarı Emine Bişeng Sabırlı, katıldığı bir radyo programında kitabını anlattı. ‘Benim İçim...

’Hayatım Roman’ dedi ve hayatını yazdı

Van’ın Bahçesaray ilçesinde yetim ve öksüz olarak büyüyen ve kendi yaşadıklarını kitaplaştıran ‘Benim İçim üzülme’ romanının Yazarı Emine Bişeng Sabırlı, katıldığı bir radyo programında kitabını anlattı.

‘Benim İçim üzülme’ Yazarı Emine Bişeng Sabırlı, Van FM’de yayınlanan Gazeteci Ziya Türk’ün hazırlayıp sunduğu Van’da Gündem Program’ın konuğu oldu. Program girişinde dinleyicilere ve izleyicilere kendisini tanıtan Emine Bişeng Sabırlı, “23 yaşındayım. Bahçesaray’da yaşıyorum. Açık öğretimden lise mezunuyum. Engellenen okuma haklarımız iyice arttığı için yazarak bunu anlatmaya çalıştığıma inanıyorum. Gönüllü bir yardımsever topluluğumuz var. Eğitim ve yaşam şartlarında sıkıntı çekenlerin eksikliklerini tamamlamaya çalışıyoruz” dedi.

“Kitabın kapağında terkedilmek istemeyen bir çocuk”

Kitabının kapağının aslında kitaba giriş mahiyetinde önemli bir mesaj verdiğini anlatan Emine Bişeng Sabırlı, “Kitabı yazmaya karar verdiğimde kafamda yer eden tek şey kitabın kapağı oldu. Küçük bir çocuğun terk edilmesi sahnesi izlenimini vermeye çalıştım. Çocuk terkedilmek istemezken, annenin çocuğa karşı ilgisiz olmasını annelerin dikkatine sundum. İnşallah kitabı okuyanlar bunu anlayacaklarıdır” dedi.

“Hayatı hala Bahçesaray’dan ibaret sanan insanlar var”

Programda Bahçesaray’ı anlatarak başlayan Sabırlı, “Bahçesaray, küçük ve şirin bir yer. Dünyada gidip misafir olabileceğiniz en güzel insanların yaşadığı bir yer. Yüz yıllar geçmiş, orada halen hayatı Bahçesaray’dan ibaret sananlar var. Bahçesaray’a gelenler kime sorarlarsa ters lalelerin yerlerini gösterebilirler. Ters Lale endemik bir tür çiçektir. Bizim orada hüzün çiçeği olarak bilinir. Kürtçe ‘ağlayan çiçek’ olarak bilinir. Genellikle Arvas Köyü’nde bulunuyor” diye belirtti.

“Bahçesaraylı dik duruşlu ve özgüvenli olmalı”

Bölge insanının zeki, çalışkan ve iyi niyetli olduğunu, ancak iradesini kullanması gerektiğini söyleyen Sabırlı, “Bahçesaray’da son yıllarda ahşap oymacılığı ile ilgili kurslar kapandı. Bu durum üzücü, o bizim kültürümüzün bir parçasıydı. Satranç, konusunda bir ilerleme var. Bu çok güzel bir şey. Birde bu var, orada satranç oynarken zekâsını kullandığını farkına varmayan insanlarda var. Ama insanlarımız piyon gibi yaşamaktan da vaz geçmiyorlar. Söz konuş satranç ise zekâsını kullandığı halde kendilerini bu duruma düşürmemeliler. Bu benim nezdimde yanlış” dedi.

“Adetleri ayet gibi benimsemek hayatı zorlaştırıyor”

Bahçesaray’da ilmin, kültürün gelişmesinin önünde en büyük engelin okumamak olduğunu ifade eden Sabırlı, “Allah’ın ilk emri ‘oku’ olmasına rağmen, başta Kur’an-ı Kerim’i ve diğer kitapları okumayan, haktan, adaletten, kadın haklarından, çocuk sevgisinden habersiz bir toplumun adetlerini ayet gibi benimsemesi gerilemesine neden oldu. Derler ya “âlimden zalim doğar” şimdi ben kalkıp halkımı zalim olarak tanımlamak istemem, ama gönül isterdi insanlarımız âlimlerimizin türbelerini ziyaretleri sırasında halkımızla konuşurken ‘evet siz gerçekten âlim soyunda gelmişsiniz’ diyebilselerdi” ifadelerini kullandı.

“İnsanın kendi hayatını yazması gerçekten cesaret isteyen bir şeydi”

Kitap’ta neden kendi hayatını yazmaya karar verdiğini anlatan Sabırlı, “İnsanlar hayatıma baktığında ‘sen bunlara nasıl göğüs gerdin’ dediğinde onlara cevap vermeyişim beni kitap yazmaya itti. İnsanın kendi hayatını yazması gerçekten cesaret isteyen bir şeydi. İç dünyamda çok düşündüm. Çok dua ettim. Dedim ‘Allah’ım eğer yanlışsa bu yazdıklarım, eğer bir faydası olmayacaksa, eğer bir gün 5 yaşındaki halimi yazdığıma pişman olacaksam nasip etme” dedim. Ama hayat her defasında beni yazmaya itti. Şuan 23 yaşındayım orada 4 yaşındaki halimden itibaren son yıllarda içinde bulunduğum aktiviteler olsun, durumlar olsun hepsine değiniyorum. Belki okuyuculara okudukları bu 200 sayfalık roman bir trajedi gelebilir, ama kitabımda yer vermediğim, anlatamadığım belki binlerce sayfayı dolduracak şeyler daha var. Ben çevremle konuşurken kendimle ilgili bir şeyleri anlatmayı sevmediğim için de yazmış olabilirim. Bana hep annen baban nerede dediklerinde, konuşmamayı tercih edip yazma ihtiyacı duyuyordum. Onlara vermediğim cevapları sayfalara verdim” diye konuştu.

“Okuyucu kitapla birlikte çevresine bakmalı”

Kitaptan okuyucunun çıkarması gereken dersler olduğunu söyleyen Sabırlı, “Okuyucu kendisini kitapta anlatılanlarla karşılaştırabilir. Benim hikâyemi okuduklarında yüreklerine dokunsunlar ve orada ne hissedecekler baksınlar. Hem öksüz, hem de yetim olmuş bir kızın hikâyesini mi, yoksa ‘evet bizim etrafımızda da yetim öksüz çocuklar var ama biz onların hiç farkında değiliz’ mi diyecekler? dedi.

“Anneler çocuklarını telefon ve tabletle oyalamasın, ilgilensin”

Teknoloji ve iletişim çağında çocukların teknoloji ile oyalandığına dikkat çeken Sabırlı, “Ya çocuklarımız ilgisiz, sevgisiz büyüyor, tabletle, telefonla ömür öldürüyorlar ama anneler ve babalar onların farkında değiliz. Bir çocuğun en büyük ihtiyacı sevgidir. Ben kitabımda, ‘Dünya insanların yiyip içmek için geldiği bir yer değildir. Bunun kesinlikle çok daha güzel amaçları var. Ama ne yazık ki içinde bulunduğumuz toplumda, hayatı yiyip içmekten ibaret sanan insanlar var. Bu bana yanlış geliyor. Evet, doymadan olmaz, ama dünyanın çok çok güzel amaçları olmalı. Bana göre dünyada iki kesim insan var. Birinci kesim, sadece yiyip içmekle dertlenen, hayatı bununla ibaret sanan kesimdir. Diğeri de insana insan olduğu için değer veren, nerde bir yara varsa orayı sarayım diyen insanlar var. Benim düşünce tipim bu. Hayat sadece yiyip içmekle dertlenen insanların olmadığı bir yer. Yaşamak bu olmamalı. Eşyasıyla, varlığıyla övünen insan benim için en basit insandır. Statü, okumakla, mevki makam sahibi olmakla, elit yerlere gitmekle, elit insanlarla birlikte olmakla olacak bir şey değildir. En önemli statü, bir insanın sevgisini ve saygısını kazanmaktır” ifadelerine yer verdi.

“Kadın eğitimin, saygı ve sevginin anahtarıdır”

Dünyada âlim ve zalimi de yetiştiren kadın olduğuna dikkat çeken Sabırlı, “Benim kitapta en büyük mesajım sevgidir, her şey sevmekle başlar. 5 yaşındaki bir çocuktan 55 yaşındaki bir insana kadar verebilecek mesaj, ana fikir sevgidir. Kitabın kapağında aslında bir terk ediliş sahnesi var. Ve bu gerçek bir sahne, ben insanlara “Size siz hayatta ilk hatırladığınız şey nedir?” diye soruyorum. Herkesin hafızasında yerleşmiş bir şeyler oluyor mutlaka. Benim unutmamak için uğraştığım ilk şey annemin yarım yamalak yüzü oldu. Bende o sahneyi kitabımda kullanmak istedim. Annelik sadece doğurmak değildir. Benim için her anne mükemmeldir. Çocukları ne sevgisiz bıraksınlar nede fazla bir sevgiyle onları tehlike yumağına soksunlar. Bir de derler ya ‘anne olmadan anlayamazsın’ ben onu yanlış buluyorum. Ben kalbimde bir anne hissedebiliyorum. Bir annenin çocuğuna kazandıracağı en güzel şey merhamettir. Kadın zaten başlı başına kimliktir. Çocuk âlim de olur, zalim de olur. Âlimi de zalimi de kadın yetiştirir. Bir yerde kadın değersiz bir mal gibi görülüyorsa orada onun temelinde kadın vardır. Bu kadının kadına biçtiği değersizliktir. Bir yerde zülüm varsa, orada bir kadın zulme göz yumduğu için kadın zulme uğruyordur” şeklinde konuştu.

“Umudunu kırmaya çalıştılar”

Kitabın yayınlanmasından önce ve sorasında karşılaştığı zorlukları anlatan Sabırlı, “Kitap çıkalı bir ay oldu. Daha önce çıkması gerekirken, yaşadığım zorluklar bu tarihe bıraktı. Yazmak karın mı doyurur dediler, yazarlık boş bir iş gibi gördüler. Kitabın çıkmaya yakın süreçte yaşadığım zorluklar beni çok hırpaladı. Siz çabalıyorsunuz, ama biri gelip o sevinci kursağınızda bırakıyor. Umudunuzu parçalayıp elinize veriyor. Şükürle rolsün basıldı. Bundan sonraki süreçte tepkiler ne yönde olur bilmiyorum. Kitabı okuyanlarda iyi dönüş oldu. Kitabın etkisinde kalıp ta benimle bağlantı kurmak isteyenler bile oldu. Gelen tepkilere bakıldığında gerçekten bir şeyleri başardığıma inandım. Bana ‘sevgisizliğin, sevginin dilini o kadar güzel anlatmışsın ki, biz o küçük kızı hissettik” diyorlar. Benzer olayları yaşayanların bana geri dönüşleri oldu, bu beni mutlu etti” diye konuştu.

“İnsan kazanmak ve gönül biriktirmek derdindeyim”

Yaşadığı umudu diğer çocuklara da aktarmak istediğini anlatan Sabırlı, “Ben ezilen, hor görülen her bir kız çocuğunun ilerde öyle güzel şeyler yapacağına öyle inanıyorum ki, bunun için bizim bir şeyler yapmamız gerekiyor. Bunun için ne yapabilirim dedim. 3 yıldır ‘her çocuk bir umuttur’ derneği ile köy okullarına yardım götürüyoruz, çocukları mutlu ediyoruz. Bahçesaray küçük, geliri az ve yoksulluğun çok olduğu bir yer. Bizler bu aileleri tespit edip, yardım etmeye çalışıyoruz. Yardım etmek isteyen herhangi bir kişi olabilir. Burada bir sınırlama yok. Kamu kuruluşlarından ya da belediyelerden yardım almıyoruz. En büyük sıkıntımız bu aslında kamu kuruluşları bu ailelerin farkında olsa belki bizler bu işe hiç girişmeyecektik. Bu işi yaptığım için çok mutluyum” dedi.

“Çocuğun elbisesi ve midesi kadar kafası ve gönlü de önemli”

Çocukların sadece mont ve bot giydirilerek geleceğe hazırlamanın yeterli olmadığına dikkat çeken Emine Bişeng Sabırlı, “Çocukların gönül dünyasını inşa etme konusunda eksik kaldığımızı anladık. Bir çocuğa sadece bir ayakkabı hediye ederek, onu geleceğe taşımada eksik kalıyoruz. Onu geleceğe taşımanın yolu da anneden geçiyor. Ben çok para kazanmak derdinde değilim, insan kazanmak derdindeyim, insanlar bilinçlensin istiyorum. Merhamet bir insana yakışan en güzel şeydir. Bir insana merhameti kazandırmadan, o çocuğa doğa sevgisini, insan sevgisini, hayvan sevgisini aşılayamayız” dedi.

“Benim için üzülme kitabı nereden alınabilir?”

Okuyucular "Benim İçin Üzülme" kitabını, Van merkezde faaliyet gösteren, Perihan AVM’deki Star 2000 Kitabevi ile Maraş Caddesi üzerinde faaliyet gösteren ZUKKA Kafe girişinden temin edebilir” ifadelerine yer verdi.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER
google.com, pub-5691823233856454, DIRECT, f08c47fec0942fa0