Faizler Daha Düşmesin mi?

Merkez Bankası kararlı bir tutum daha sergileyerek faizleri 325 bps indirerek, %16,50 seviyesine çekmiş oldu. Beklentiler ile gerçekleşme arasında abartılı bir durum olmaması sebebiyle piyasalar “zaten belliydi” tepkisi verdi. İşlemler rutininde devam etmektedir.

Merkez Bankaları, demokratik ülkelerin etkin kurumlarından birisi olarak görülmektedir. Bu etkinlik hükümete yön vermek olarak değil, hükümet politikalarını desteklemek şeklinde gerçekleşmektedir. Sonuçta siyasi iktidar, siyasi sorumluluk almış bir yönetim olarak, kendi atadığı bir Merkez Bankası başkanının, “bağımsızlık” gerekçesiyle, kendi meşrebince hareket etmesini istemez. Bunun iki örneği var:

İlki FED… Malum FED başkanı ile ABD başkanı arasındaki bu çatışmayı duymayan kalmadı. Trump’ın sürekli faiz indirimi istediği dönemdeki en büyük gerekçesi: “ üretim engelleniyor, bu faiz oranları ile üretim olmaz, işsizlik düşmez.”  diyordu. Buna tepki olarak, öncelikle kendi raporlarında “bağımsızlığına” vurgu yapan FED, sorunun faiz oranları değil “Ticaret Savaşları” olduğunu ifade etti. Aradan günler, aylar geçti. FED beklenen indirim sürecine girdi. 25bps (%0,25) indirim geldi. Bu sefer Trump, “geç kaldınız!” tepkisi verdi.…

Diğeri İngiltere Merkez Bankası… yaklaşık bir senedir “Anlaşmasız BREXIT değil sadece; BREXIT’in kendisinin piyasalar için sıkıntılı sonuçlar doğuracağını” söylemeye devam etmektedir. Başkan Mark Carney, bu çıkışıyla siyasiler tarafından sert bir şekilde uyarıldı. Ve ona “Sen ki bir devlet memurusun, siyasi sorumluluk iktidardadır, bunun hesabını sen değil hükümet verir.” denildi. Mark Carney’in bu çıkışı üzerinden İngiltere’de seçimler oldu. Hükümet değişti, yeni iktidar anlaşmasız BREXIT konusunda ısrarlı.

Bu iki örnekten söylemek istediğimiz, Merkez Bankaları ile hükümetler organize olmak zorunda. Nihayet para politikası ile maliye politikası birlikte harket etmeden olmuyor. G20 sonuç bildirgesine yansıyan bu durum, bütün dünyanın sorunu: “sadece faiz oranlarıyla oynanarak ülkeler yönetilmiyor…”

Maliye politikası devletin gelir, gider, borç ve bütçe açıklarını kullandığı araçlardan  oluşmaktadır. Bir sene öncesinde  başta kur atağı sebebiyle yükselen dövizin ilacı faiz olarak görülmüş ve oranlar 625 bps olarak yükseltilmişti. Üstelik bu yükselme diğer bütün şartlar sabitken gerçekleşmişti. Ekonomi politikasının da bir “zamanlama” sorunu vardır. Faiz indirimi şimdi değilse ne zaman?

- ülkenin döviz ihtiyacı azalarak devam etmektedir,

- Turizm beklentilerin üzerinde bir performans göstermiş, gelirler artmıştır,

- Borç ve bütçe açığı sınırları hala AB kriterleri seviyesindedir,

- Üretim ve güven endeksleri yukarı yönlü hareketlidir,

-Cari açıktan bahsederken, cari fazla konuştuğumuz bir dönemdeyiz.

Yüksek faiz de bir politika aracıdır. Ancak sürekliliği ekonomi için bir hastalık belirtisidir.  Duruma göre, “Merkez Bankası’nın derhal faiz arttırması gerektiği yönündeki” görüş ve beyanlar ne denli makulse; tam tersine azaltması yönündeki  beyanlar da o denli uygundur.

Bütün konu “doğru zamanlama meselesidir.”

Ekonomiler istikrar verdikçe faiz olumlu tepki verir ve düşer. Faizin düşük olması yatırımlar için bir fırsattır. Üretim artışı ve istihdamda iyileşme adına düşük faiz sevindiricidir. Şimdi en önemli sorun bu durumun kamuoyuna, dış ve iç yatırımcı ile halka açıklanabilmesi ile ilgilidir. Dişlilerden gıcırtılar duyulmaktadır. Yeni bir paket ekonominin iyimserliğini arttırabilir.

YORUM EKLE
google.com, pub-5691823233856454, DIRECT, f08c47fec0942fa0