CAHİT DOĞAN YAĞCI İLE SÖYLEŞİ

Aleyna Bayrak’ın Söyleşisi

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Doğan Yağcı, Ezber Bozan Tasarım Yarışması hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik. Pandemi döneminde ihracat, gençlere sunulan yeni imkanlar ve ezber bozan tasarımlarla ilgili merak edilen her şeyi konuştuk.

1) Cahit Doğan Yağcı kimdir? Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?

1953 doğumluyum. 1975 yılında İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi Kimya Yüksek Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. Takiben İşletme-İktisat programına katıldım. Daha sonrasında çalışma hayatı için Almanya’ya gittim. Üniversitedeyken de Almanca öğrenmek üzere gitmiştim. Almancamı ilerlettim. Bir çimento fabrikasının araştırma laboratuvarlarında görev aldım. Daha sonra Türkiye’ye döndüm ve çimento üzerine çalışmalarımı devam ettirdim. Ardından askerliğimi yaptım, evlendim ve İzmir’e yerleştim. İzmir’de Batı Anadolu ve Çimentaş fabrikalarına başvurdum. Yurtdışında benzer firmalarda çalıştığım için ikisi de başvurumu kabul etti. “Peki ne iş yapacağım ben?” dedim “Oturacaksın.” dediler. Ben de hiç oturmayı seven bir insan değilim, bir şeyler yapmam lazım. Bu sebeple üzülerek reddettim. Bunun üzerine yeni kurulan bir sünger ve ambalaj köpüğü firmasıyla anlaştım. Benim için güzel bir deneyimdi. Çünkü yeni kurulan bir işletmede her şeyden sorumlu oluyorsunuz. Personelden ithalata, üretimden pazarlamaya kadar. Bu tabi ciddi bir artı getiriyor. Daha sonra serbest hayatı denemeye karar verdim. Rahmetli babam çocuk doktoruydu kesinlikle karşı çıktı fakat ben ısrar ettim ve bu işe girdim. Serbest iş hayatımda çok şanslıydım çünkü gördüğüm tüm eğitimi kullandım. Kimya Mühendisliğinden İşletme ihtisasıma, 2 yabancı lisanıma ve yurtdışında çalışma tecrübeme kadar. Bu sayede başardım. Hep kendimden ve eğitimlerimden iş hayatıma bir şeyler koyarak ayakta kaldım. Çeşitli endüstriyel kimyasal maddeler, beyaz eşya, tekstil sanayi, deri ürünleri pazarlaması yaptım. Bu da aslında zor bir konuydu çünkü her sektörün kendine has özellikleri var fakat ben seviyordum.

İzmir’de Opel kurulduğunda kimyasal ürün tedarikçiliğini gerçekleştirdim böylece otomotiv sektörüyle de tanışmış oldum. Orada araç camlarına yapıştırma uygulamaları dikkatimi çekti. Bu işi esas ilk geliştiren İsviçre’de bir firmaya başvurduk ve Türkiye’de pazarı kurduk. Fakat iş hayatımda hep şunu fark ettim; pazarı alıyorsunuz, kuruyorsunuz, belli bir noktaya getiriyorsunuz, daha sonra ana firma bu riskli süreci atlattıktan sonra yollarını ayırıyor. Bunun üzerine kendi yatırımlarımı yapmaya karar verdim. Bir gün bir arkadaşımla Uşak’a giderken, kendisinin yönlendirmesiyle özelleştirmeye alınan Salihli Palamut ve Valeks İşletmesi’ne talip oldum. Böylece sanayi sektöründe yerimizi aldık. Otomotiv sektöründe ithalatçıyken birden bu yatırımla ihracatçı olduk.

Ben tabi bu yatırımı yaparken çevreyi öngördüm. Çevreci bir ürün olduğu için önünün kapanmayacağını ve değerinin artacağını biliyordum. Hakikaten de tahmin ettiğim gibi oldu. O zamanlar sadece İtalya’ya ihracat yapılırken firmayı biz aldıktan sonra neredeyse tüm dünyaya satışını gerçekleştirdik. Çin’e İzmir’den ihracat yapan ilk üç firmadan birisi olduk. Ben böyle şeylere çok önem veriyorum çünkü hayatta her şey maddiyat değil. Böyle şeyleri başarmak insanı mutlu ediyor. Vareks konusunda dünyada tek üreticiyiz.

Sonuçta işlerimi başta çok sıcak bakmasalar da iki oğluma devrettim. Ege Mobilya Kâğıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği’nde uzun süredir yönetim kurulundaydım. Arkadaşlar sağ olsunlar bu dönem başkanlığı almamı rica ettiler. Ben de kabul ettim ve yönetim kurulu başkanlığına talip oldum. Ben böyle şeyleri severek yapıyorum. Sanıyorum ki bu bana rahmetli babamdan kalan bir miras. O da böyle şeyleri çok severdi. Isparta’da birçok sağlık kuruluşunun altında imzası vardır. Birçok dernek ve vakıf kurmuştur. Benim de buradaki işim gönüllük esaslı. Bu esasta tecrübe ve birikimlerimi paylaşmaya çalışıyorum. Bir yandan sektörü tanıyıp bir yandan eksiklikleri belirleyerek buna yönelik çalışmalar yapıyorum. Sektöre bir katkıda bulunabilirsek ne mutlu.        

2) 2020 yılının pandemi dönemi olması mobilya sektörünü nasıl etkiledi? Sizce 2021 yılı mobilya sektörü için nasıl bir yıl olacak?

Ben hep böyle kriz dönemlerinde negatifliğin yanı sıra muhakkak bir artının olduğunu da düşünüyorum. Böyle zamanlarda ya kendinize başka bir yönde istikamet verirsiniz ya da krizin yarattığı koşulların size bir artısı olur. Burada mobilya açısından baktığımız zaman tabi pandemi döneminde insanlar eve kapandı. Eve kapanınca mecburen birikimlerini dışarıya harcamak yerine daha ön plana çıkan ev harcamalarına yönlendirdiler. Ya mobilya veya beyaz eşya ihtiyaçlarını giderdiler ya da evdeki mevcutları yenilediler. Geçen sene nisan ve mayıs ayları sektör için kötüydü fakat hazirandaki açılmadan sonra bir anda patlama yaptı. Hala daha da devam ediyor. 2021 de yine aynı şekilde geçecektir. Çünkü 2021’de de pandeminin kolay kolay sona ereceğini düşünmüyorum. Zaten her halükârda dikkatli davranmamız gerekiyor. Pandemi bitti deyip bir anda açıldığımız zaman yine zora düşeriz.

3) Facebook, Google gibi yurtdışı menşeili firmalardan sonra Koç Holding de çalışanlarını home office çalışmaya yönlendirdi. Artık evlerimiz çalışma alanlarına dönüşüyor. Aynı şekilde günümüzdeki kafelere ofis kafe gibi yeni işlevler yükleniyor ve tasarımlar buna doğru evriliyor. Sizce mobilya sektörü bu dönüşüme hazır mı?

Dediğiniz gibi yurtdışı firmalarının dışında ülkemizde de Allianz Sigorta, Vodafone, Turkcell gibi iletişim sektörü firmaları da duyumlarımıza göre çalışanlarını homeoffice çalışmaya yönlendiriyor ve bu konularda ciddi çalışmalar yapıyorlar. Bu süreçteki verimlilik ve tasarruf dengesine baktıkları zaman bu alanda ciddi kazanım elde ettiklerini biliyoruz. Dolayısıyla firmalar bu avantajların devamı için homeoffice çalışmanın devam etmesini öngördüler. İstanbul’da plaza fiyatları malum. Kira giderleri bile başlı başına bir olay dolar bazında. Dolayısıyla bu böyle devam edecektir. Zaten ileriye dönük bu tarz çalışmalar başlamıştı. Pandemiden önce işyerleri minimalize ediliyordu. Dolayısıyla pandemi bu olayı hızlandırdı. İşin içine evleri ve ofis kafeleri de kattı. Bence bunlar çok olumlu durumlar. Ben yurtdışında Fransız’la İtalyan’la Alman’la iş yapmış biri olarak şunu gururla söyleyeyim; bizim insanımız kadar kıvrak zekalı, şartlara bu kadar kolay adapte olabilen başka bir millet yok. Çünkü biz bir şeye inandığımız zaman bunu yapıyoruz. Motamot kalıpta bir çalışma yapımız yok bizim. Dolayısıyla ben sektörün bu duruma çok kolay ayak uyduracağını öngörüyorum. Bu açıdan ben bir sıkıntı görmüyorum. Zaten tasarım odaklı giden bir sektör. Tasarım çalışmaları da bu yöne kayacaktır.

4) Salgın hepimizi titizlik konusunda ekstra bir çabaya doğru yöneltti. Ezber Bozan Tasarım Yarışması da Covid-19 salgını çıkış noktasından hareketle “Hayat Eve Sığar” sloganını tema ediniyor. Sizce artık iç mekanlarımızda ve mobilyalarımızda önceliğimiz sterilizasyon mu olacak? Türkiye’de ve dünyada ar-ge çalışmaları rotasını bu yöne mi çeviriyor?

Pandemi bize bir şeyi tekrar hatırlattı. Hijyen ve temizliğin ne kadar önemli olduğunun bir kez daha altını çizdirdi. Esasında dinimize baktığınız zaman dinimiz hep bunun üzerine kurulu ama uygulamada biz işin kolayına kaçıyoruz. Dolayısıyla ben böyle şeyleri ara sıra kulağımızın çekilmesi şeklinde yorumluyorum. Zaten bu tarz çalışmalar hep vardı; yanmaz kumaş, kir tutmaz kumaş. Bununla ilgili çalışmaları hep duyuyordum. Pandemi buna ek olarak, mikrobun üzerinde yaşayamayacağı, uzun süre hijyenin korunacağı, sık temizlik yerine virüsün tutunamayacağı malzemeler üzerine ar-ge çalışmalarını getirdi. Bu çalışmalar mobilya üzerine atılan lake, boya işlemlerine de geçecektir. Sektörde leke tutmamaya yönelik çalışmalar zaten vardı. Organik bazlı çözücüler yerine su bazlı malzemeler kullanılmaya başlanmıştı. Bu bir geçişti. Şimdi bir geçiş daha olacak. Ben bu çalışmaları insanların daha konforlu yaşaması açısından bir vesile olarak görüyorum.  

5)  Ezber Bozan Tasarım Yarışması sanayi-akademi iş birliği adına örnek bir yarışma. Öğrencilerin de tasarımlarını hayata geçirmesine ve kullanıcıyla tanışmasına fırsat sağlayan bu tarz yarışmalara karşı heyecanını biliyoruz. Jürinin birçoğu akademik kadroya ait. Hocalarımızın bu iş birliğinin sürdürebilirliği açısından sizinle paylaştığı görüşleri nelerdir?

Biz bu yarışmayı planlarken daha önce birlik olarak hiç tasarım yarışması yapmadığımızı fark ettik. Tabi tasarım yarışması ayrı bir tecrübe ve ayrı bir birikim. Bunun üzerine üniversitedeki hocalarımızla ben zaten iletişim halindeydim ve kendilerini davet ettik. Sağ olsunlar geldiler. Fikirlerimizi paylaştık. Hocalarımızın desteği bir yana hepimiz aynı görüşte mutabık kıldık. Sizlerin biraz farklı olması lazım, bir başka tabirle ezberi bozmanız lazım. Dolayısıyla biz de üç birlik olarak bu hedefle yola çıktık. Mobilyayla ilgili tasarımda sadece ahşap, metal ya da plastik değil, doğal taş ve tekstil malzemesi kullanılması konusunda karar kıldık. Bu tip çalışmalar tabi katma değer arttırıcı yönde de bir etki getirir. Zaten amacımız da bu. İhracatta miktar bazında artış değil de birim fiyatta artış olması gerektiğini söylüyoruz. Dolayısıyla bu tip çalışmalar da buna vesile olur. Hocalarımızın da desteğiyle iyi bir jüri kadrosu oluşturduğumuzu düşünüyorum. Jüride bizim birliğimizi temsil eden arkadaşlarımız, üniversiteden hocalarımız, ki kendilerinin zaten iç piyasayla ilişkileri kuvvetli, yine değerli sanayicilerimiz ve profesyonel tasarımcılarımız var. Onların da mutlaka altını çizdikleri konu ürünün uygulanabilir olması. Her zaman destek vermeye hazır olduklarını da belirttiler. Youtube’da Koç Üniversitesi’nin hazırladığı İngilizce bir semineri dinledim. Amerika’da yaşayan ünlü tasarımcımız Defne Koz Hanım konuşmacıydı. Orada bir şey dikkatimi çekti. En son Defne Hanım’a “Tasarım yaparken neleri öngörelim?” diye bir soru yönelttiler. Kendisinin de cevabı çok güzeldi: “İnsanı öngörün, insana bakın, insan odaklı olun.” Dedi. Bu çok önemli. İnsanın beklentilerini ihtiyaçlarını anlamak bizim yarışmamızın temasıyla da çok uyuşuyor. Bence başaracağız. 10 farklı üniversiteyle görüşüp toplantı yaptık. Öğrenciler için ben bu yarışmanın çok faydalı olacağını düşünüyorum çünkü onların da hem kendilerini sınamalarına bir imkân vereceğiz hem de onlara bir değer olduklarını hatırlatacağız. Öğrencileri motive etmenin ve meslek hayatına atılışlarında destek olmanın çok kıymetli olduğuna inanıyorum. Bu yarışma o açıdan da çok faydalı olacak kesinlikle.

Ben de bir tasarımcı adayı olarak eğitim hayatımızda yaşadığımız sorunlardan birinin tasarımın kullanıcıyla buluşamaması olduğunu söyleyebilirim. Çünkü bu aşamada tasarımın ayağının yere basması ve gerçekleşmesi için bir üretici sermayesi ya da bu tarz sanayi iş birlikleri gerekiyor. Yarışma bu açıdan da önem arz ediyor.

Kesinlikle çok güzel söylediniz. Biz dereceye giren tasarımları muhakkak ürettireceğiz. Bunun için bir taraftan maddi diğer taraftan da üretim sponsorluğuna dair çalışmalarımız var. Sağ olsunlar Ege’deki değerli üreticiler üretim konusunda destek verecekler. Bu tasarımcıyı üretim aşamasına birebir dahil edecek ve sektörü yakından tanıma imkânı verecek. Üretimi yapmaya talip olan firmalarımızın hepsi belli bir düzeye gelmiş, kalite ve tasarım anlayışı olan firmalar. Ege Üniversitesi’nden Selçuk Demirci hocamız da bizzat işin içinde olacak. Öğrencilerimizle birlikte sanayide üretim aşamalarında yer alacak. Bu branş sevilmeden yapılacak bir branş değil. Öğrencilere de meslek hayatına atıldıklarında sektörden soğumadan severek devam etmelerini sağlamaya çalışıyoruz.  

6) Eskişehir Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi gibi birçok üniversite yarışmayı ders kapsamında dönem projesi olarak belirledi. Bu anlamda öğrenci kontenjanından yüksek katılım bekleniyor.  Yarışmaya katılan tutarlı tasarım fikirlerinin sergilenmesini düşünüyor musunuz? Jürimizin bu yönde bir çalışması olacak mı?

Dereceye giren ürünler üretilip sergilenecek bu kesin. Fakat bunun dışındaki çalışmalar için de katı kurallarımız yok. Dikkat çeken tasarımlar olursa neden olmasın. Önemli olan tasarımların uygulanabilir olması. Eğer biz uygulanabilir ve üretilebilir olduğunu görürsek tabii ki bu anlamda öğrencilerin önünü açmaya hazırız. Çünkü sizin de söylediğiniz gibi en büyük sıkıntı bu üretim aşamasında. Bugün jüriye dikkat ettiğimiz zaman hem akademik yönüyle hem profesyonel yönüyle hem de sanayi yönüyle kuvvetli bir kadro var. Bugün Manisa’daki Dorya Home, Amerika’da kuruluşu olan ve dünyayı çok iyi tanıyan, çok genç bir yönetim kurulu başkanının yönettiği bir firma. Böyle bir firmayla çalışmak büyük bir imkân. Keza Ankara’da Nurus var. Renan Bey’in kendisi zaten bir tasarımcıdır. Bunlar güzel imkanlar. Biz öğrencileri eğitim hayatları bitmeden üretim ve uygulama aşamalarına da aşina hale getirmek istiyoruz. 

7) Yarışma, Ege Mobilya, Kâğıt ve Orman Ürünleri İhracatçılar Birliği, Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği ve Ege Maden İhracatçıları Birliği ile ortak yürütülüyor ve yarışmacılardan bu üç malzemeden en az ikisini tasarımlarında kullanmaları şartı var. Bu alanda tasarımcıları mobilyada yenilikçi bir hammadde arayışına yönlendirdiğinizi söyleyebilir miyiz?

Tabii ki katma değeri arttırmak için bu tarz tasarımlar önemli. Tasarımcının daha kapsamlı düşünmesini, daha büyük resme bakmasını sağlamamız da lazım. Ben hep başarılı olmak için mesleki hayatınızda farklılaşmanız gerektiğini söylerim. Farklı olduğunuz zaman eninde sonunda dikkati çekersiniz. Şimdi gençlerde şu var direkt maddiyata odaklanıyorlar. Ben de diyorum ki maddiyat yerine farklılaşmaya odaklanın, muhakkak sizin yaptığınız işin değerini anlayan insanlar çıkacaktır. Ondan sonra para zaten kazanacaksınız ve o para çok daha bereketli olacaktır. Çünkü öbür türlü direkt maddiyata odaklandığınızda ne uzarsınız ne kısalırsınız, sıradan bir insan olursunuz. Bu branşın zaten en güzel tarafı o tamamen uygulanabilir bir sektöre sahip. Tasarımcı farklılığını gösterebilir. Biraz da bu farklılığın peşine düşmek amacıyla üç birlik şartını koyduk. Artı bir de üç birliğin oluşturduğu bir sinerji var. Ege İhracatçılar Birliği’nde 12 tane birlik yer alıyor. Birlikler arası bir dayanışma olması açısından da faydalı bir yarışma. Mümkün olduğunca zengin bir harmoni yaratmaya çalışıyoruz.   

8) Bünyenizde kurmayı düşündüğünüz Tasarım Atölyesi’yle ilgili bilgi alabilir miyiz? Atölye sadece mobilya tasarımına yönelik mi hizmet verecek yoksa tasarımın ambalaj tasarımı, kurumsal kimlik tasarımı gibi kollarına da dağılacak mı?

Tasarım Atölyesi fikri üzerinde çalışma içindeyiz. İzmir’de başta üniversite hocalarımız olmak üzere çok başarılı tasarımcılar var. Kendilerine tasarım yaptıran firmalar mevcut. Tasarım Atölyesi fikri yönetim kurulundaki bir arkadaşımızdan geldi. Açıkçası benim hoşuma gitti. Böyle bir platform oluşturup bir yanda tasarımcılar bir yanda sanayi ve mobilya sektörü yer alacak. Sektör nasıl bir tasarıma ihtiyacı varsa onu girecek platforma ve karşısında tasarımcılar yer alacak. Belki 4-5 tanesi ben bunu yaparım diyecek. Karşılıklı görüşecekler ve birisiyle anlaşacaklar. Hatta biz iki tarafın da haklarının korunması adına Ege İhracatçı Birlikleri olarak hukuk büromuza bir sözleşme hazırlatıyoruz. Yarışmanın bir anlamda bu konuya da ciddi bir avantaj sağlayacağını düşünüyorum. Biraz önce sizin de dediğiniz gibi sadece dereceye giren tasarımlar değil, dikkat çeken ve jürinin değerlendirmeye alacağı tasarımcı arkadaşlarımızı da biz bu platforma almak istiyoruz. Dolayısıyla önlerini açmak istiyoruz.

Tabi baktığınız zaman tasarım çok geniş bir ağı kapsıyor. Şu sıralar e-ticaret çok yaygın pandemi sebebiyle. Hem yurt içi hem yurt dışı. Gönderi esnasında ambalajın çok iyi olması gerekiyor. Koruduğu ürünü en ufak bir hasara karşı dahi koruması lazım. Bu da tabi tasarımın bir konusu. Mobilya sektörü için modüler ve esneklik nasıl önemli iki koşulsa ambalaj sektörü içinde dayanıklı ve estetik olması çok önemli. Şimdi alıcıya ürünü gönderdiniz. İlk göreceği şey ambalajdır. Eğer ambalaj güzelse, sıkıntısı yoksa ürünü açarken artıyla başlayacak fakat ambalaj kötüyse negatif bir izlenim oluşacak. Bunlar önemli şeyler. E-ihracatla ilgili bu olacak mecburen.

9) Pandemi, Modeko 32. Uluslararası İzmir Mobilya Fuarı’na katılımı olumsuz yönde etkiler mi?

Öncelikle şunu söyleyeyim fuarlarda en önemli şey sürekliliktir. Bu zamanda fuar yapılır mı diye bazen tartışılıyor bu konu. Bu tarz şeylerde dar kapsamlı düşünmemek lazım. Sadece fuarın yapılmasında değil katılımında da süreklilik önemli. Firmalar 1-2 kere katılmayla kendilerine hemen bir getirisi olacağını düşünüyorlar. Benim şahsi görüşüm asgari 4-5 seneden sonra bu getiri olur. Gelen ziyaretçiler sizi her sene fuarda görürse, bu firmada bir süreklilik, kurumsallık var diyecektir. Onun için bu fuarın yapılmasında bence büyük fayda var. Kaldı ki diğer bölgelere baktığınız zaman, İnegöl ve İstanbul’da da fuarlar gerçekleşecek. Ben katılımın olumsuz etkileneceğini düşünmüyorum çünkü özellikle mobilya sektöründe insanlar dokunarak karar vermek isterler. Fuar organizasyonu da buna yönelik tedbirlerini zaten alıyor. Bir de geçen sene hiçbir şey yapılamadığından ötürü insanlar bu tarz organizasyonları özledi. Ticaret hayatının da bir sürekliliği var. Yeter ki siz iyi tedbirler alın.

10) Mobilya sektörünün tasarım odaklı ilerlemesi için öngörülen çalışmalar nelerdir?

Tasarım katma değerin arttırılması açısından son derece önemli. Bizim birlik olarak başlattığımız iki yeni projemiz var. Bir tanesi İZKA’nın projesi, e-ihracat üzerine. Dolayısıyla sektörde e-ihracatı yapmış olan, yapmayı arzu eden ve de altyapısı nispeten buna hazır olan firmalarla bu projenin yapılması planlanıyor. Ve sadece İzmir’de yerleşik firmalarla İZKA bu çalışmayı yapmayı kabul ediyor. Bir diğer projemiz de UR-GE. Uluslararası Rekabeti Geliştirme Projesi. Bugün Amerika ile yapılan görüşmelerde, yarışma jürimizde de yer alan Dorya Home firmasının Yönetim Kurulu Başkanı, bu görüşmelere dahil oldu. Doruk Bey görüşmeyle ilgili şunu söyledi, Amerika gibi büyük bir ülkeye ihracat yapmak istiyorsak mutlaka kümelenmemiz lazım. Amerikalıların iş anlayışı Avrupa’dan çok farklıdır. Tek tek bir sürü irili ufaklı firmayla uğraşmazlar. Tek bir çatı altında bir şirket kurulacak ve diğer firmalar da onun altında kümelenecek. Dolayısıyla bu kümelenmeyle birlikte ihtiyaç tespitleri yapılacak. Uluslararası rekabette neler yapılması gerekiyor, hedef ülkeler neler bununla ilgili çalışmalar yapılacak. Tabi kendinize has tasarımları yapmadan, katma değeri arttırmadan bu rekabette başarılı olamazsınız.

11) İzmir’i Tasarım ve Marka Kenti yapma yolundaki çalışmalarınız için teşekkür ederiz. Bizim sormadığımız fakat sizin eklemek istediğiniz bir konu var mı?

Ben genelde hep şunu söylerim, konuşmalarımda da hissettirmişimdir; biz genelde hep kısa vadeli planlar yapıyoruz. Tamam bir yandan onu yapalım ama bir yandan da uzun vadeye geçiş yapmamız lazım. Sektöre baktığımız zaman istihdam yaratan bir sektör. Ama bütün sektör temsilcileri eleman temini konusunda şikayetçiler. Bunu nasıl çözeriz sorusu direkt eğitime yönlendiriyor sizi. Bunun da bir şekilde süreklilik kazanması lazım. Meslek Yüksekokulları ve Meslek Liselerindeki öğrencilere mesleği sevdirmek ve buradaki öğrencilere özel koçluk yapılması lazım. Gerekirse maddi destek vermek lazım. Bu şekilde yetişen öğrencileri de asgari ücret değil de biraz daha yüksek bir ücretle tatmin etmek lazım. Bugün gençler sanayide çalışmayı sevmiyorlar, onun yerine hizmet sektörünü tercih ediyorlar. Eskiden mobilya deyince önce çıkan isimler vardı İzmir’de artık böyle ustalar yetişmiyor, o isimler yok. Bu anlamda iş birliği sağlanması lazım. Ege İhracatçı Birlikleri, Deri Mühendisliği ve Tekstil Mühendisliği konusunda öğrencilere maddi destek veriyorlar talebi arttırmak adına. Maden Mühendisliği için de aynı yardım yapılıyor. Mobilyada da bunu yapmak lazım. Meslek Liseleri, Meslek Yüksekokulları ve tasarım bölümlerinde yapmak lazım. Aksi takdirde bu sıkıntı hep devam edecektir. Siz belli bir altyapıyı oluşturursunuz ama sıçrama yapabilmeniz için eğitimli elemanı yetiştirmiş olmanız lazım. Sıçrama yaparken alttaki zeminin sağlam olması lazım yoksa çöker tüm çabanız. O açıdan ben eğitim konusuna çok önem veriyorum. Sektördeki üyelerimiz de sağ olsunlar öğrencilerimize staj imkânı veriyorlar. Bir de onları dolaştırmak, sektörü tanıtmak lazım. Heveslendirmek lazım. Esasında çok güzel bir sektör. Bence para kazanılabilecek en iyi işlerden bir tanesi. Çünkü bütün becerinizi gösterebiliyorsunuz. Farklılığınızı yansıtmak mı istiyorsunuz, işte buyurun size mobilya sektörü.

Ben de çok teşekkür ediyorum.

YORUM EKLE
google.com, pub-5691823233856454, DIRECT, f08c47fec0942fa0